Categories Nieuws Artikelen

Persverklaring van het UETD

Het UETD heeft op de Dam in Amsterdam een persverklaring voorgelezen over de demonstraties in Turkije.

Hieronder leest u de verklaring van het UETD. Zowel Turks als in het Nederlands.


 

 

———-
Değerli basın mensupları, Saygıdeğer kamuoyu

Avrupalı Türkler olarak, İstanbul’da Gezi Parkı ve Taksim Meydanı olarak başlayan ve Türkiye’nin değişik yerlerinde de meydana gelen olaylarla ilgili görüşümüzü sizinle paylaşmak istiyoruz.
Gezi Parkı olarak başlayan ve yaklaşık üç haftadır ülkemizde devam eden protestolarda eylemciler hem kamu hem de özel mülkiyete zarar vermektedirler. Bu olaylarda, güvenlik görevlilerine yönelik kışkırtma hareketleri, halkı galeyana getirmek için provokasyonlar ve yasadışı terör örgütlerinin istismarı apaçık görülmektedir.
Biz Avrupalı Türkler olarak gelişmelerden büyük kaygı duymaktayız. Türkiye demokrasi ile yönetilen bir ülkedir ve demokratik Türkiye’de herkesin toplantı ve gösteri yapma hakkı vardır. Ancak bu hak kullanılırken kanunlara uymak da esastır. Toplumsal barış ve huzuru bozan, hukuka aykırı gösteriler bu hakkın suistimali anlamına gelmektedir. 
Demokrasiye ve istikrara kasteden, toplumsal huzuru bozan ve taleplerini şiddete başvurarak dile getiren marjinal hareketlere hiç bir hukuk devletinde müsamaha gösterilmez. Kamu düzeninin sağlanması devletin en temel görevlerinden birisidir. Hangi gerekçeyle olursa olsun devlet bu görevini ihmal edemez. Devletin bir başka görevi de barışçıl gösterileri ciddiye alıp eylemcileri muhatap almaktır.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinden beklentimiz de samimi talepleri ciddiye alıp muhataplarıyla diyalog kurmasıdır. Bu da bizzat Başbakan’ımızın kendisi tarafından yapılmaktadır. Gerek Taksim Platformu, gerekse konuya hassas bazı akademisyen, sanatçı ve kanaat önderleriyle saatlerce toplantılar yapılıp bir çözüm bulma arayışına gidilmiştir. Bu da bizleri sevindiren bir gelişmedir.


Demokrasilerde iktidarlar seçmenlerin tercihi sonucu göreve gelirler. Halkın iradesiyle göreve gelmiş bir iktidarın icraatları tartışılabilir, ancak bu sokaklara dökülüp taşkınlıklar yaparak olmaz. Hele hele iktidarı şiddet  uygulayarak istifaya zorlamak hiç bir demokratik ülkede mümkün değildir. Hükümetleri düşürmenin yolu sandıktan geçer, diğer bütün yöntemler demokrasiyle bağdaşmazlar.
AK Parti hükümetinin göreve gelmesinden itibaren demokratikleşme alanında katedilen mesafe herkesin malumudur. Ancak henüz istenen seviyede olmadığı da bir gerçektir. Türkiye’de demokrasinin çağdaş standartlara ulaşması için daha yapılması gereken bir takım düzenlemeler söz konusudur. Bunların yapılabilmesi için de hem refah düzeyinin artması hem de istikrarın korunması gerekir.
Avrupalı Türkler olarak hem hükümete hem de göstericilere sorunları diyalogla çözme çağrısı yapıyoruz. Aksi takdirde hem ülke demokrasisi hem de halkı bundan büyük zarar görecektir. Tarafları, protesto ve şiddetle ülke istikrarını bozmak yerine demokratik bir Anayasa için çaba göstermeye davet ediyoruz. Hiç kimsenin ötelenmediği, herkesi kucaklayan bir Anayasa, protestocuların da talep ettiği özgürlükler için gereklidir, dolayısıyle herkesin buna katkıda bulunması şarttır. Aksi takdirde samimiyetlerden şüphe edilecektir. 
Avrupalı Türkler olarak Batı medya ve siyasetçilerinin Türkiye’deki gelişmeler konusunda  takındıkları tavırlardan da rahatsız olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Bir çok Batı ülkesinde yasadışı eylemlerin nasıl bastırıldığı herkesin malumu iken Türkiye’nin olup bitenleri izlemekle yetinmesini istemek samimi bir tavır değildir. Bu tavır sorunun çözülmesinden ziyade daha da zorlaştırılmasına sebep olacaktır. Bu yüzden Batı medyası ve siyasilerini sorumlu bir tavır almaya davet ediyoruz.
Türk halkı demokrasiyi benimsemiştir ve kendi iradesine sahip çıkacaktır. İktidarlardan memnuniyetsizliğini meşru yollarla ifade eder, gerekirse sandıkta cezalandırır. Bu 50 yıldır hep böyle olmuştur. Ne askeri ne de sivil darbelerin seçmenin iradesine ipotek koyması mümkün olmamıştır ve olmayacaktır da.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur,
 

——-

 

Beste  Persvertegenwoordigers en Geachte aanwezigen,

Naar aanleiding van de protesten en gebeurtenissen op Taksim Plein in Istanbul en later in verschillende Turkse steden willen  wij als vertegenwoordigers van Europese Turken langs deze weg ons standpunt aan u allen mededelen.
Het begon allemaal als protest tegen het verplaatsen van groenvoorzieningen aldaar.
Helaas door overmatig gebruik van traangas en de overhaastige inzet van de waterkannonnen heeft er toe geleid dat de boel verder is gaan escaleren.
Wij als Europese Turken maken ons zorgen over de ontwikkelingen.
Turkije is een democratisch land en iedereen heeft daar het recht om op een vreedzame en binnen wettelijk toegestane kaders te protesteren en te demonstreren.  Vrede verstorende gedragingen, schade aan openbare orde  en  aantasten van de veiligheid druist in tegen dit recht.
Marginale groeperingen die  de democratie ondermijnen en rechtsorde  verstoren en daarbij zelfs  door geweld te gebruiken hun wensen  kracht proberen bij te zetten, worden in geen enkel zichzelf respecterend democratisch land getolereerd.
Het garanderen van de veiligheid van de burgers en daarbij het rechtsorde handhaven is een van de primaire taken van de overheid en onder geen enkele beding kan en mag daar niet van worden afgeweken.  Een andere taak van de overheid is het luisteren naar burgers die hun ongenoegen uiten door te demonstreren. Met die mensen hoort de overheid in dialoog te treden wat in Turkije ook gebeurt door persoonlijke inzet van premier Erdoğan. Dit doet ons deugd.
De ontwikkelingen en de geboekte vooruitgang in de laatste decennia in Turkije is u allen bekend. Echter is het nog niet op het gewenste niveau.
Hierbij roepen wij de partijen dan ook op te handelen in termen van oplossingen en elkaar op een respectvolle manier te behandelen. Anders zijn wij bang dat dat ten koste van de democratische ontwikkelingen in Turkije zal gaan.
Wij zijn van mening dat de problemen die door de demonstranten aan de kaak worden gesteld, opgelost kunnen worden door een democratisch Grondwet. Een Grondwet die iedereen omarmt, een Grondwet die gebaseerd is op de universele waarden die door diverse internationale verdragen vastgesteld zijn.
Ook willen we duidelijk maken dat  de houding van  de westerse media en politici zonder enige realiteitsbesef en met vooringenomen standpunten ons enorm stoort. Terwijl in vele Westerse landen soortgelijke demonstraties nogal hard worden aangepakt, lijkt deze houding van de Westerse media en de politici volgens ons niet juist. Er wordt gemeten met dubbele maten.  Dit zal in onze ogen juist averechts werken.
Wij roepen bij deze de westerse media en politici op voor een constructieve en eerlijke houding aan te nemen.
Tot slot willen wij voor een ieder duidelijk maken dat democratie diepgeworteld is in de Turkse samenleving. Al decennia lang bepaalt de uitslag van de verkiezingen wie aan de macht komt. Inmenging van buitenaf wordt direct afgestraft tijdens de eerst volgende verkiezingen.
Dat is de manier waarop de democratie gebaseerd is, menen wij,
Bedank voor uw aandacht.