Categories Nieuws Artikelen

Ayranci: Son söz lehimize olacaktır

Lahey mahkemesi bugün, HTIB, EMCEMO ve SIOT’un baslatmis oldugu ana dili eğitimi davasında kararını verdi. Dava sürecinde avukatlar Nazmi Türkkol ve Fadime Kılıç HTIB, EMCEMO ve SIOT adina savunmalarında birçok uluslararası insan hakları sözleşmelerine referans göstererek, Hollanda’nın ana dili eğitimini ilkokul müfredatından kaldırmasını, bu sözleşmelere aykırı olduğunu savundular.


Özellikle Uluslarasi Çocuk Hakları Sözleşmesi (3, 6, 28 ve 29 cu madde), Avrupa Birliği Anayasası ( 14 ve 24 cu madde), Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi (14 ve 15ci madde) İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (26ci madde), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Birinci Protokolu (2ci madde), 77/486 sayılı AB Direktifi (3cü madde), Göçmen İşçilerin Hukuki Statüsü Hakkında Sözleşme (Avrupa Konseyi) (15ci madde) ve Türkiye AB Ortaklık hukuku, 1/80 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı savunmada yer aldi. 30 Eylülde görülen davada hakimlerin temel soruları bu uluslararası sözleşmelerin referans gösterdiğimiz maddelerinde doğrudan uygulanabilir ana dili eğitimi hakkı olup olmadığı ve bundan sonra bu hakkın devlet üzerinde bağlayıcılığı olup olmadığıyla ilgili idi, yani Hollanda Devleti’nin ana dili eğitimi vermek gibi yasal bir zorunluluğu ve sorumluluğu olup olmadığıi sorusuna cevap arandı. Hakimler bu konuda emsal karar olmadığı için ilk kez bu soruyla karşılaştı.

Hollanda Anayasasının 93’cu maddesine göre, uluslararası anlasmalar ve kararların, içerik olarak herkesi bağlayabileceği durumunda, bağlayıcı gücü vardır. Lahey Mahkemesi bugünkü kararında ana dili eğitiminin önemini görmüş olsada, devletin böyle bir önemi, zorunlu olarak uygulaması kanaatine varmadı. Yani Hollanda Devletinin bu konuda idari özgürlüğü olduğu kararlaştırıldı.

Henüz son söz söylenilmemistir. Bu konuda emsali olmayan ve devlet üzerine ağir yükümlülük ve sorumluluk yükleyen, çocukların temel ve evrensel hakkını temel alan bu davada, son sözün, lehimizde olacağı kesindir. O yüzden bu kararın olumlu veya olumsuz olması sadece bir aşamanın tamamlanması olarak değerlendirilmesi gerekir. On sayfadan olusan kararda tespit edebiliriz ki duruşma esnasında ve savunma dilekçemizde yer alan birçok maddeye değinilmemiştir. Hakimlerin cesaretsizliği bizi ne kadar üzse de, motivasyonumuzu daha da pekiştirdi. Özellikle BM Çocuk Hakları Sözleşmesinin 28ci ve 29cu maddelerine değinilmemesini kararda büyük bir eksiklik olarak görüyoruz. Bunun üst mahkeme tarafından telafi edileceğine inanıyor ve güveniyoruz.